25 Nisan 2008 Cuma
ben yıldızların sevdiği çocuk değilim artık
ne dudaklarımda herkesin söylediği şarkılar
ne de yaşamanın çılgınlığına uyuyorum
büyüdükçe büyüyor içimin karanlığı
yanımda biri oldu mu yalnızlık duyuyorum
göğün damarlarından çamur gibi akarken gece
yeter ki bir ses gelsin içimden
yeterki sokakların sabırsız gözleriyle beni beklediğini bileyim
işte o zaman
evlerin içine sığmaz yüreğim.
çünkü, nasil büyütürse yavrusunu bir kurt
öyle büyüttü sokaklar beni
alev alev yanan acılarımın üstüne
benzin fışkırıyor bakışlarımın boşluğundan
mısraları öyle vuruyorum ki kağıtların omzuna
kağıtlar yandım diyor
ve korkuyor kalemler ellerimin sarhoşluğundan
var git,
bırak dev yalnızlığımın kollarında beni
bir sevgili gibi kucakla
sana yeşil sevinçler getirecek yarını
kanar küçük ellerin sevgilim
zorlama yüreğimin kapılarını...
18 Nisan 2008 Cuma
Kar Tanesi
Ben hep yanlış şeyler yapıyorum. Hep imkansızı arıyorum. Hırsıma mı yenik düşüyorum nedir? Herkesi kendim gibi görüyorum. Ve sonunda hüsrana uğrayan hep ben oluyorum. Belki de ben bunu en başından beri hak ediyorum...
Sen başkasına ait hissederken yüreğini, ben gelip nasıl bırakayım avuçlarına kalbimi? Artık bana gelsen bile, hiçbir zaman anlayamayacaksın halimi... Sana karşı neler hissettiğimi...
Ve senden neden gittiğimi...
...Geçmiş...
Geçmişin bir insana yüklediği baskı kadar korkunç bir şey daha yoktur... Yüreğin deli gibi çarpar ama bir türlü kontrol edemezsin içindeki buhranlarıı. Bilirsin çünkü... Sen kendini gebertsen de, onun kalbinde asla İLK olmayacaksındır. Hep geçmişi düşünerek yaşayandan medet umulmadığı gibi; böyle yaşayan birinden medet ummak da faydalı olmayacaktır. Çaresizliklerle savaşan bedenin, yalnızlığı da ekleyince ruhuna; birilerine gidip “tenini” doyurmaya çalışacaktır. O, sana değil de, geçmiştekine aşık olsa da; sırf tenindeki yalnızlığı doyurabilsin diye, senin teninde hayat bulmaya çalışacaktır. Yani aslında sen “boşluk dolduran” olacaksındır. “Boşluk yaratan” değil...